Bitcoin Nedir? Nasıl Kazanılır..

Sanal dünyada alışverişin hızlı bir şekilde artması ve kolaylaşması ile birlikte güvenilir ödeme yöntemleri arayışı da ortaya çıkmıştır. Bugün sizlere bitcoin nedir ve nasıl kazanılır adlı konudan bahsedeceğim.

Bitcoin Al-Sat Önerdiğimiz Güvenilir Borsa : Binance

Klasik kredi kartı ve banka kartı kullanımı son zamanlarda sıklıkla duyulan banka bilgilerinin korsanlarca ele geçirilmesi nedeni ile ciddi bir risk oluşturmaktadır. Alternatif ödeme yöntemleri için ise sanal para birimleri fikri ortaya atılmış ve bütün dünya tarafından da rağbet görmüştür. Arkasında herhangi bir ideolojik-siyasi bir proje var mıdır tartışması galiba sonsuza kadar sürecektir..

Piyasalara ilk adını duyuran sanal para birimi olan Bitcoin, hem bir ödeme yöntemi hem de artan talep nedeni ile yatırım aracı olarak kullanılmaktadır. Kripto para olarak da bilinmekle birlikte sanal ortamda blok zincirlerin hesabına dayalı olarak üretilmektedir. Üretilen her bitcoin belirli zorluk derecesi ile ortaya çıkmakta ve zorluk derecesi (hashrate) üretilen her bitcoin sonrasında artmaktadır. Zorluk derecesini belirleyen bir diğer faktör ise sınırlı sayıda üretimine izin verilmesidir. Bu nedenle ortaya çıkan her bitcoin aynı zamanda üretim sınırına bir adım daha yaklaşmak anlamına da gelmektedir.

Bitcoin kazanmak aslına bakıldığında bir çeşit üretim anlamı da taşımaktadır. Grafik kartı ve işlemci yongalarının gücüne bağlı olarak üretimleri söz konusudur. İlgili yongalar her bir birim anda belirli bir işlem yapmakta ( kazım adı da verilir ) ve bu işlemler sonucunda da Bitcoin üretimi yapmaktadır. Yapılan bu üretime aynı zamanda kripto para madenciliği adı da verilir. Esas Bitcoin kazanma yöntemi olan madencilik, zaman içinde ilgi para biriminin kullanıcılar arasında el değiştirmesi ile birlikte bir para piyasasını da ortaya çıkarmıştır. Kullanıcılar arasında el değiştirme esnasında da arz / talep dengesine göre anlık olarak değeri değişmektedir. Aynı zamanda bir alışveriş aracı olarak da kullanılması nedeni ile Bitcoin değerine değer katmış, pek çok dünya ülkesi tarafından da para birimi olarak kabul edilmiştir.

Bitcoin vb. kripto para birimleri anlaşılacağı üzere sanal bir paradır ve yine sanal para cüzdanları aracılığı ile saklanmaktadır. Karekod uygulamasına da yer verilen sanal cüzdanlar aracılığı ile yüksek şifrelemelere tabi tutulmakta ve kredi kartı gibi bilgilerin internet ortamında dolaşmasının önüne geçilmektedir. Uluslar arası geçerliliğin oluşması aynı zamanda tüketicilerin yurt dışı alışverişlerin kolaylaşmasını sağlamaktadır. Zaman içinde Bitcoin değerinin hızlı bir şekilde artması, üretiminin zorlaşması beraberinde alternatif coinlerin ve alt coinlerin ortaya çıkmasına da neden olmuş; bu konuda yatırımlarına yön vermek isteyenlerin önünün açılması da sağlanmıştır. İlk defa üretildiğinde 1 centten daha düşük bir fiyata sahip olan 1 Bitcoin para birimi aradan geçen birkaç yıl içinde değerini binlerce kat artırmış ve bugün ülkemiz de dahil onlarca ülkede sanal geçerliliğe sahip bir sanal para birimi olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda sanal para birimlerinin alım-satım işlemlerinin oluştuğu sanal borsaların oluşmasının da zeminini hazırlamıştır.

 

Günümüzde çoğu kesim tarafından illegal işlerde kullanılan yasadışı bir para birimi olarak görünmekte desek yalan olmaz. Fakat bitcoinin gerçek sahiplerinin daha doğrusu yazılım geliştiricilerin söylediklerine göre 1 bitcoin değeri milyon dolarlar ile ifade edilmeli. Ve bitcoini kullanmayan sadece alım satım yapan insanlardan ziyade daha çok bilişim dünyasında söz sahibi teknojolik gelişmelere kendini adamış insanların kullanmasını ve ellerinde değerlenmesini istedikleri söylenir..

 

Windows 10 Hyper-V Kurulumu

Hyper-V, Microsoft’un kurumsal sınıf sunucu sanallaştırma çözümüdür. Windows üzerinden de kullanıma açılan modül, birçok kullanıcının, BT uzmanlarının ya da uygulama geliştiricilerinin işletim sistemi sanallaştırma gereksinimlerini karşılıyor. Server Hyper-V ile Windows 10 Hyper-V karşılaştırıldığında bazı özelliklere sahip olmadığını görüyoruz. Fakat pek çok açından daha yetenekli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. PowerShell cmdlet’lerini kullanmakta, Hyper-V Manager konsolunda, dynamically / fixed / differencing türlerde sanal diskler bağlamakta, Gen1 ya da Gen2 jenerasyonda olabilen 32bit veya 64bit Windows, Linux tabanlı sanal makineler çalıştırmakta, Standard Checkpoint‘lere ilave Production Checkpoint’ler (snapshot) almak, kablolu/kablosuz ağ adaptörleriyle ilişkilendirilmiş sanal ağlar oluşturmakta, fiziksel belleği paylaşılan havuz mantığında kullanmakta, Online Backup almakta, Export /Import yapmak, belki Live VM Migration değil ama Live Storage Migration operasyonları gerçekleştirmekte ve daha bir çok ihtiyaç karşılanabilecek şekildedir.

Windows 10 Hyper-V ile bir notebook ile çalışıyorken ekranı kapattığınızda cihaz, uyumadan önce Client Hyper-V’de bilgilendirilir. Çalışan bir VM var ise saved state konumuna çekilir. Daha sonra ekranı tekrar açtığınızda VM’ler de kaldığı yerden uyanmakta ve çalışmaya devam etmektedir. Client Hyper-V bu tarz son kullanıcı aksiyonlarına da adapte bulunuyor.

Windows 10 Hyper-V üzerine çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Microsoft’ta kıdemli bir bulut avukatı olan Thomas Maurer, bir blog yayınında Hyper-V Server için “Windows Server VM’lerini lisanslamanız gerekmemesi son derece ilginç. Bu özellik Linux’u çalıştırdığınızda da idealliğini koruyor.” şeklinde yorumladı.

Van Hoye‘a göre Microsoft’un Hyper-V Server‘daki gecikmesi, müşterilerine yanlış mesaj gönderdi ve bazı söylentileri besledi: “Çok uzun süredir eksik olması, bunun nedenleri hakkında spekülasyonlar oluşturdu. Hyper-V’nin Microsoft’a öldüğü ve Windows Server’ın artık önemli olmadığı söylentilerini besledi. Ücretsiz sürümü almak, Microsoft’un artık bu cephedeki VMware ile rekabet etmekle ilgilenmediği tahminlerine yol açtı”.

Microsoft, sanallaştırma çalışmalarına başladığı ilk günden bu yana büyük bir mesafe kat etti. Sürekli kullanıcı işletim sistemlerine sanallaştırmayı adapte etmeyi başardı. Windows 7’yle birlikte Windows Xp sistemlerden geçiş işlemlerinden sonra sorun yaşayanlar için Xpmode yapısını kullanıma açtı. Daha sonra Windows 8, Windows 8,1 ve Windows 10 ile ortaya koyduğu bu yapıyı sürdürüyor.

Windows 10’on pro, Enterprise ve Education sürümleriyle birlikte Hyper-V desteği de devam ediyor. Eğer Windows 8 işletim sisteminize Hyper-V Client rolünü kurmuş iseniz 10’a geçiş sonrasında sisteminiz sorunsuzca kullanılmaya devam edecektir. Fakat temiz kurulumu da bilmek gerekir. Ben size bu yazımda Windows 10 işletim sistemine Hyper-V baştan nasıl kurulur bunu resimler eşliğinde anlatmak istiyorum.

Windows 10 Hyper-V kurulumuna geçmeden önce bazı sistem gereksinimlerinin yerine getirilmesi gerekir. Sistem gereksinimlerinin başında ilk olarak slat ve donanımsal sanallaştırma destekli olan 64 bit işlemcinin bulunması gerekir. BIOS ayarlarında donanımsal sanallaştırma özelliğinin en doğru biçimde aktif edilmesi gerekmektedir. Hem Windows 10 Enterprise, Windows 10 Pro, Windows 10 Education sürümlerinden birisine hem de 64 bit işlemciye sahip olma gerekmektedir. Sistem için 4 GB RAM gereksinim önerisi var. Fakat setup için zorunluluk yok. Setup için zorunluluk olmasa da daha sonra VM çalıştırılırken RAM’e gereksinim olacağını unutmamak gerek.

Windows 10 Hyper-V bir yerlerden indirilip yüklenen, kurulumu yapılan bir uygulama değildir. Sahip olduğunuz Windows 10 üzerinde zaten Hyper-V özelliği bulunuyor. Sadece yapmanız gereken bunu aktifleştirmek. Bunun için birkaç alternatif bulunuyor. Bu kurulum yöntemlerinin tamamı zaten sistem üzerinde bulunan binary’leri aktifleştirmek sayesinde yapılıyor. Yani indirip yükleme gibi bir olay yok.

Windows 10 Hyper-V kurulumu için ilk olarak yapmamız gereken Denetim Masası’na giriş yapmak. Bunun için bilgisayarınızın sol alt kısmındaki arama çubuğunu kullanabilirsiniz.

Denetim Masası içerisinde Programlar ve Özellikleri bölümü bulunuyor. Buraya tıklamamız gerekiyor.

Ardından açılan ekranda Windows Özellikleri Aç veya Kapat linkini tıklıyoruz.

Burada bizi bir liste karşılıyor. Listeden Hyper-V klasörünün bulunduğu rolü seçiyor ve Tamam butonunu işaretliyoruz.

Ardından rolümüz yüklenmeye başlayacaktır. Burada yükleme çok uzun sürmüyor. Kısa sürede tamamlanıyor.

Gerekli bileşenler toplanarak yükleme işlemi başlıyor. Yükleme işlemi sonrasında sistemin yeniden başlatılması gerekiyor. Bu noktada karşınıza Şimdi Yeniden Başlat butonuna tıklamamız gerekiyor.

Yeniden başlatma sırasında roller yapılandırılır. Bu işlem neticesinde bilgisayarlarımız iki kez yeniden başlatılabilir. Bazen bir sefer yeniden başlatılması da yeterli olacaktır. Roller yapılandırılırken yapmamız gereken sisteme müdahale etmemektir.

Hyper-V rolü eklendikten sonra arama motoruna Hyper-V yazmak ya da programlar içerisinde Hyper-V Yönetim konsolunu buluyor ve Hyper-V Yöneticisi ekranını açıyoruz.

Rol başarıyla kuruldu ve ardından başlatıldı.

 

Sanal Makinalarımız için öncelikle Network iletişimi sağlaması için sanal bir Switch oluşturabiliriz. Bu doğrultuda yukarıda ekranda gösterilmiş olan Sanal Anahtar Yöneticisi… butonunu tıklıyoruz. Ardından açılan ekranda dil seçimi yapıyoruz. Dil seçimi sayesinde ağımız dünyaya açılırken iç seçimi sayesinde yalnızca Hyper-V üzerinde bulunan makinalarımıza kendi aralarında konuşur.

Sanal Switch işlemlerinde kullanılacak Ethernet kartımızı seçmemiz gerekiyor. Ardından da Sanal Switch’imize isim vermemiz. Varsayılan ayarlarla da ilerleyebiliyoruz.

Artık sanal Switch oluşturulmuş olur ve ardından bir sanal makine oluşturmamız gerekir. Sanal makine için Yeni butonuna tıklıyoruz. Ardından da Sanal Makine… butonuna.

Karşımıza bir karşılama ekranı geliyor. Buradaki bilgilere göz atarak İleri tuşu ile bu adımı geçiyoruz.

Sanal makinamıza bir isim vermememiz gerekiyor. Bunu tamamlayalım ve dosyaların tutulacağı yeri belirliyoruz. Ya da varsayılan adreste kaydedilmesini sağlayıp İleri tuşu ile bir sonraki ekrana ilerleyebiliyoruz.

Windows Server 2012 R2 ile beraber iki nesil makine seçimi geliyor. Windows 10 ile karşımıza çıkan nesil seçeneklerinde 2. Neslin neler sağladığı, neler sunduğu ekranda açık ve net şekilde bildiriliyor. Bu ekranı, İleri butonuna tıklayarak geçiyoruz.

Bu ekran artık bellek ekranıdır. Burada sanal makinemize vermek için bir ram miktarı belirliyoruz. Buradaki belirleyeceğimiz, fiziksel ram miktarından fazla olamaz. Dilerseniz Dinamik Bellek Kullan sekmesini işaretleyerek ilerleyebiliriz. Bu sekme, sistemin gerekli olduğu miktarda belleği toptan revize etmeyerek kullanılmasını sağlamaktadır. İleri butonuna tıklayarak bir sonraki ekrana geçiyoruz.

Bu ekranda ağı yapılandırmamız gerek. Bunun için bir Switch bağlantısı seçiyoruz. Bir tek ağımız ve bir tek seitch yapımız olduğundan Hyper-V Switch seçeneğini işaretleyerek İleri butonuna tıklıyoruz.

Karşımıza çıkan ekranda sanal makinamız için disk oluşturmamız gerek. Diskin yolunu ve kapasitesini belirleyebilmekteyiz. Eğer elimizde başka bir sanal makinaya ait disk bulunuyorsa bunu bağlayabilir ya da şu anlık için disk ekleme adımını sonraya bırakabiliriz. Sonraki ekrana geçebilmek için İleri butonuna tıklıyoruz.

Daha sonra işletim sisteminin yüklenmesi için sanal makinamıza bir ISO bağlayabiliyoruz. Daha sonra yüklemek üzere bu adımı geçebiliyoruz. İleri butonu ile bir sonraki ekrana ilerliyoruz.

Burada oluşturulacak olan sanal makine özel bilgileriyle karşılaşıyoruz. Son butonuna tıkladığımız taktirde sanal makinemizin oluşturulmasını gerçekleştiriyoruz.

Artık sanal makinemiz oluşturuldu ve konsola eklendi.

Son olarka da sanal makinemiz artık açılıyor.

Umarım detaylı olarak, resimler eşliğinde vermiş olduğum bilgiler faydalı olur ve Hyper-V sanallaştırmasını deneyimlersiniz.

Nvidia GeForce Now Nedir?

İçinde bulunduğumuz yıl itibariyle oyun piyasası artık aldı başını gidiyor. Gelişen teknolojiler ile oyun dünyasında birçok yenilikler bizleri bekliyor ve neredeyse her sene onlarca efsane oyunun devam serileri bu gelişen teknolojiler ile piyasaya çıkıyor. Oyun sektörü açıkçası takip edilmesi zor bir piyasayı da bünyesinde barındırıyor. Zira iyi bir oyuncuysanız ve sektörü sıkı bir şekilde takip ediyorsanız, bilgisayar donanımlarını da aynı titizlikle takip etmeniz gerekiyor.

Eğer sıkı bir oyuncu olarak oyunlarınızı bilgisayar üzerinden oynamayı tercih edenlerdenseniz, bildiğiniz üzere artık oyun piyasası eskisi gibi değil. Gelişen teknolojiler ile birlikte neredeyse her sene farklı grafik güncellemeleri ve bu güncellemeleri kaldırabilecek özellikte donanımlar piyasaya sürülüyor. Haliyle yeni çıkan oyunlarda da bulunan bu özellikler bilgisayarın özelliklerini yükseltme ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Ancak piyasadaki gelişmeler sadece bununla sınırlı kalmıyor. Son zamanlarda çıkan “bulut oyun” furyası, oyun severleri heyecanlandırıyor. İnternet sektörünün devi Google’dan ilk olarak “Google Stadia” ismiyle çıkan bulut oyun hizmeti, şimdi de grafik kartı deyince akla gelen Nvidia tarafından “GeForce Now” ismiyle karşımıza çıkıyor. Peki, GeForce Now nedir?

GeForce Now Nedir?

GeForce Now, Nvidia firması tarafından geliştirilen bulut oyun hizmetidir. Bu bulut oyun hizmeti ile birlikte artık çok eski olan bilgisayarlarınız ve hatta basit dizüstü bilgisayarlarla bile son çıkan oyunları yüksek çözünürlükte oynamak mümkün hale geliyor. Peki, bu nasıl mümkün oluyor?

GeForce Now’ı kullanabilmek için öncelikli olarak bilgisayarınıza bir istemci indirmeniz gerekiyor. Bu aracı istemciyi Windows, Mac ve hatta Android ve iOS işletim sistemine sahip cihazlara bile yükleyebiliyorsunuz. Daha sonra yüklenilen bu istemci ile GeForce Now tarafında hazır bulunan ve çok yüksek özellikte olan sunuculara bağlanarak oyununuzu buradan çalıştırıyorsunuz. Siz sadece sunucuya uzaktan bir bağlantı sağladığınızdan dolayı kendi cihazınızda herhangi ekstra bir işlemci veya grafik kartı tarafından zorlanma yaşamıyorsunuz. Ancak tahmin edileceği üzere bu ekran ve veri aktarımının iyi bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için çok iyi bir internet bağlantınızın olması şart.

geforce-now

GeForce Now üzerinden oyunu oynayabilmek için bu oyuna sahip olmanız gerektiğini de belirtmekte fayda var. Yani size ekstra bir oyun kütüphanesi tanınmıyor. Bu yüzden örneğin Steam üzerinde zaten satın almış olduğunuz oyunları kullanabiliyorsunuz. Ayrıca Steam üzerinde sahip olduğunuz her oyunu oynamanız da mümkün değil. Bu konuda GeForce Now’ın resmi sitesinden aktif olarak oynanabilen oyunların listesine ulaşabilmek mümkün.

 

GeForce Now Fiyatı Ne Kadar?

Nvidia tarafından geliştirilen GeForce Now, şuanda ülkemiz üzerinde aktif olarak kullanılabiliyor. Sistemin iki farklı üyelik türü bulunmaktadır. İsterseniz sistemi ücretsiz üye olarak deneyebiliyorsunuz. Ancak ücretsiz üyeliğin “1 saatlik oyun oturumu” gibi bir sıkıntısı var. Yani istemci üzerinden sisteme bağlandığınız andan itibaren 1 saat oyun oynayabiliyorsunuz. Bu süre sonunda istemci otomatik olarak oyun bağlantınızı kesiyor. Ücretli üyelik de ise böyle bir sıkıntı yok. Aylık sadece 5 Euro yani güncel kur olarak yaklaşık 35 TL gibi bir ücret karşılığında ücretli üyelik elde edilebiliyor. Üstelik bu ücretli üyeliğin ilk 3 ayında herhangi bir ücret talep edilmiyor.

GeForce Now Ne Kadar İnternet Tüketiyor?

Sistemi kullanabilmek için hızlı bir internet bağlantısının olması gerektiğini daha önce söylemiştik. Ülkemiz şartlarında hâlâ kotalı internet paketlerinin sunulduğunu bildiğimden dolayı böyle bir uyarı yapma gereği duyuyorum. Galiba 2020 yılında kotalı internet her yerden kalktı. Emin değilim.. GeForce Now üzerinden “Dengeli” seçeneğinde yapacağınız 1 saatlik oyunun size maliyeti yaklaşık olarak 10 GB gibi bir veri aktarımı oluyor. Bu durumu oyunun görüntü kalitesi gibi etmenler tabi ki etkiliyor. Bu açıdan bakıldığında kotalı internet tarifesine sahip kişilerin hizmeti kullanırken oldukça dikkat etmesi gerektiğini söyleyebilirim.

GeForce Now Kendi Yorumum

GeForce Now’ın ülkemizde hizmet vermeye başladıktan sonra test eden kişilerden birisi olarak ben de adımı listeye yazdırdım. Sistemi ücretsiz hesap üzerinden yaklaşık olarak 2 saat gibi bir süre test ettim. Sistemi kullanırken sahip olduğum internet hızım ölçümlerde, yaklaşık olarak 20 Mbps download ve 5 Mbps upload değerlerine sahipti. Bu şartlar altında yapmış olduğum League of Legends ve CS:Go maçlarında hiçbir şekilde verim alamadığımı söylemem gerekiyor. Şahsen minimum ayarlarda oynadığım çevrimiçi oyunlarda düzgün bir oynanış elde edemedim. Ancak daha sonrasında denediğim Dont Starve Together, The Witcher 3 gibi çevrimiçi olmayan oyunlarda yüksek çözünürlükteler de bile ortalamanın üstünde bir oynanış elde ettim diyebilirim. Bu testlerimden sonra hâlâ arada sırada bazı oyunları GeForce Now ücretsiz hesabımla oynayarak hayatıma heyecan katıyorum.

NVIDIA, AMD’nin Radeon RX Serisi ile başa çıkmak için GeForce RTX Serisi Dizüstü Bilgisayar GPU’larını Sessizce Yeniledi 

Bilim Adamı Ve Felsefe

Felsefe, bilmeyi sevmektir. Dünün felsefesi bugünün bilimi, hep aynı şeylerin peşindeler, yaşamı anlamak ve iyileştirmek. Bugünün gözü ile baktığımızda, felsefe yapmak için felsefe yapılmadığını görüyoruz. Onlar keşfetmek, öğrenmek ve toplumsal hataları düzeltmek ve insanların ıstıraplarını dindirmeyi hedeflemişlerdi. Şurası unutulmamalıdır ki Antik Yunan‘da kimse oturup da felsefe yapmak için felsefe yapmamıştır. Böyle bir kavram onlarda yoktu, onlar sadece yaşamı öğrenmek istiyorlardı. Onlar da bugünün tıp adamı ya da kimyacısından farklı birisi değillerdi. Daha ileri yıllara, 1800’lü yıllara uzandığınızda, kimya fakültesi ya da fen fakültesi diye bir fakültenin olmadığını göreceksiniz. Bu bilimleri öğrenmek isteyenlerin gideceği tek bir fakülte vardı. “Faculty of Natural Philosophy” Yani şunu bilmenizi isteriz ki, dünün felsefesi bugünün bilimi hep aynı şeylerin peşindeler. Antik Yunan’da okullara şunu yazmışlardı: 

“Biz Hayat İçin Öğreniriz”

Yani bir anlamda, “felsefe yapmak için felsefeyle, bilim yapmak için de bilimle uğraşmıyoruz”, yaşamı
kolaylaştırmak için, ıstırapları dindirmek için öğreniyoruz ve öğretiyoruz, diyorlardı.

Bilimi doğru yere oturtmamız ve ona olmadığı bir gerçeği yüklemememiz gereklidir. Bilim bir yöntemdir. Bilim adamı diye Adem’den farklı bir Adem yoktur. Bir derdiniz, bir probleminiz varsa çözmek için bilim adı verilen bir yöntemle çözmek üzere yola çıktıysanız bilimi kullanan bir Adem olursunuz. Bilimin politikası da olmaz, bilimi kullanarak neler yapabileceğinizin politikası olur. Bilimsel yöntemlerin kullanılması ile elde edilen teknolojiler, toplumların barışı için de kullanılabilir, birer ölüm makinelerinin yapılması için de kullanılabilir, işte bu bir politikadır. Demokritos’u tanıyınca neler söylenmek istendiğini daha açık olarak göreceksiniz! Demokritus, 2400 yıl Önce atom kavramını dünyamıza getirdi. Demokritos “Atomos” derken, Kadim Mısır da Hermes “Atum” diyordu. Upanişadları okuduğunuzda da “Atmen” dendiğini görürsünüz. Hermes, “Atum, birdir, tanrıdır, ancak, tanrı Atum değildir” demekteydi. “Okyanustan alınan bir damla okyanusu temsil ediyor. Oysa okyanus ise o bir damla değildi. Ama okyanus o bir damlalardan oluşmuştu”. 

felsefe-ve-bilim

Bir damla diğer bir damla ile yan yana gelmiş iki olmuş, iki, birle birleşmiş üç olmuş. Yani her defasında bir, diğer birle “bir” leşmiş ve “bir” okyanus olmuş. Her şeyin temelindeki o “bir” di “Atom”. Sayılar da aynı idi.

Tek bir asal sayı vardı, “Bir”. İki, iki tane “bir“di. Bin, bin tane “bir”di. Bugünkü bilgilerimizle baktığımızda, yeni doğan bir yıldızda atom numarası bir olan, bir elektron ve bir protonu olan tek bir atom, hidrojen vardır. Hidrojenden başka bir şey yoktur. Biraz sonra yıldız yaşlanacak, hidrojen hidrojenle reaksiyona girecek ve atom numarası iki olan helyumu oluşturacak. Helyum hidrojenle reaksiyona girererek atom numarası üç olan elementi oluşturacak ve bu böyle 103.elemente kadar gidecekti. Demokritos, işte böyle bir “bir” den artık değişemeyecek ve bölünemeyecek olan “bir”denAtomos’dan bahsediyordu. Her şeyin temelinde o “bir” olan atom vardı. Her şey atomlardan oluşmalıydı. Demir de, Elma da atomlardan oluşmalıydı. Demokritos araştırma yapmak için araştırma yapmamıştı. Süs olsun diye kendine bilim adamı dememişti. Demokritos, bir düşünceden, bir gerçeğe ulaşmıştı. Her madde birlerden oluşmalıydı. Demir de, elma da aynı “bir”lerden oluşmuştu. 

Bu “bir”ler nasıl yan yana duruyordu?

“Demirin atomları arasındaki mesafe birbirlerine çok yakın”, “Elmanın atomları arasındaki mesafe ise birbirlerinden çok uzak olmalıdır” diyordu. 

Demokritos bu sonuca nasıl ulaşmıştı? 

Ben elmayı bıçakla kesebiliyorum diye yazıyordu. Demek ki atomlarının arasına girebiliyorum! Demiri bıçakla kesemiyorum. Demek ki atomlarının arasına giremiyorum diyordu. Bu durumda, demirin atomları arasındaki mesafe birbirlerine çok yakın. Elmanın atomları arasındaki mesafe ise birbirlerinden çok uzak olmalıdır, diyordu. 

Soru hayatın içinden ve bir çocuğun sorusu kadar basit!

Cevabı da bir o kadar basit. Ama bizi getirdiği yer neresi?

Kimyasal Bağlar, Kimya ve Malzeme Bilimi.

Epiküros, 2300 yıl önce. Felsefenin amacı yaşamı kolaylaştırmak ve güzelleştirmektir, diyordu.

Lucretius da Epiküros’u konuşturur.

“Hiçbir şey hiçlikten yaratılamaz sevgili Memius”.

”Ve var olan bir şey de hiçliğe gitmez”.

”Sadece şekil değiştirir” diye söylüyordu Epiküros

Batıda da olsa, doğuda da olsa, eskinin filozofları da bu günün gerçek bilim adamları da yaşam için
öğrenmiş ve yaşamı kolaylaştırmak için çalışmıştır. Aynı insanlardır.

Bugün, bilim adamlığından ne anlıyoruz?

Biz de onlar gibi miyiz?

Ülkemizdeki bugünkü kriterlere göre bilim adamı ne iş yapar?

Bilim adamı Makale yazar. Hayır, kendi ülkesinin dışında yayınlanan makaleler yazar.

Hayır, hayır, “Impact” faktörü yüksek dergilerde makaleler yazar ve yayın sayısını artırır.

Gerçekte, makale sayısı ile bilim adamlığı arasında bir ilişki var mıdır ?

Makale sayısı değil ama yaptıkları iş ile, bilim adamlığı arasında önemli bir ilişki vardır.

Yaşamınız boyunca bilim adına ne yaptınız ?

Bu soru, Einstein’a sorulsaydı cevabı her halde birkaç saniye sürerdi. E=mc²

Dünyayı sarsan çalışmaların çoğu üniversitelerin yerel dergi ve yıllıklarında yayınlanmıştır. Akademide de yaptıkların, buldukların, hizmetlerin esas olmalıdır, impact faktörü yüksek dergide yayın gibi safsatalarla uğraşılmamalıdır. Bu safsatalar doğru olsaydı Galileo ve Newton’un bilim adamı olmadığını düşünecek, Pasteur, Faraday ve Maxwell’i de doçentlik sınavına almayacaktık. 

Oysa bugün ne biliyorsak onları, bizim bugün kendi ülkemizde akademik olarak yükseltmeyeceğimiz
bu bilim insanlarına borçluyuz. Bu insanlar isimlerinin önüne yeni ekler gelsin diye çalışmamışlar.

Pekâla, kim bu Bilim Adamı?

Bilim Adamı diye ayrı bir Adem yoktur. Bilmeyi seven ve sorularının ardından bilim denen metot ile aşkla koşan kadın, erkek, yaşlı, genç herkes bilim adamıdır. 

Bilim ve Araştırma niye yapılır ?

Araştırma bir derdi yani bir problemi bildik yöntemlerle halledemediğiniz zaman başlar. Ben bu sorunu nasıl çözerim bu derdi nasıl hallederim dediğiniz zaman başlar. Araştırma, batının dilinde Problem, doğunun dilinde de bir dertle başlar. Bir derdin yoksa niye araştıracaksın? Neyi araştıracaksın? Derdiniz yoksa, araştıracağınız bir şey de yoktur, öğreneceğiniz bir şey de yoktur. Bu çok basit bir sonuçtur. Araştıracağınız bir şeyiniz yoksa, öğrenecek ve öğretecek yeni bir şeyiniz de yok demektir. Sizlerin ışığı sizden sonra geleceklerin yolunu aydınlatmalıdır. Bilimde ithal düşüncelere de dikkat etmeliyiz. Kendi bilimsel geleneklerimizi yaşatmalıyız. F.NitscheDiyonisos’a Övgü kitabında şu anlamda bir cümle kullanıyordu. Biz, bilime ve bilim adamına hep batının penceresinden baktık. “Batı ise, doğunun yarattığı bilimi merdivenin ilk basamakları olarak kullanıp onun üzerine çıktı” 

bilim-ve-arastirma

Claude Bernard dünyaya tıpta metodolojiyi öğretti. Tıp, deney ve metodoloji sayesinde sanattan bilime doğru adım attı. 100 yıl sonra Jacob ve Monod Nobel ödüllü iki düşünür ve iki tıp adamı. İki kitap yazacaklardı J. Monod “Raslantı ve Zorunluluk” F.Jacob “Mümkünlerin Oyunu” Deney ve sistematik düşüncenin açtığı yolda ilerleyen bu iki bilim adamı! İbn-i Sina’dan, onların dilinde Avicenna’dan 1000 yıl sonra aynı problemi, yeni bir bilim anlayışı ile ele alıyor ve aynı sonuca varıyorlardı. İbn-i Sinâ’ya göre de insan zorunlu bir varlıktı. 

Jacob ve Monod’ya Nobel Ödülü kazandıran soruları çok basitti.

Gıda Maddeleri Genleri Kontrol Eder mi? 

Evet bu teori doğruydu ve Lac Operon bugün biyoloji de değişmez bir kanun oldu. Jacob ve Monod bir düşünceyi laboratuara getirmişti. Önce düşünce gelmelidir. Claude Bernard’ın dediği gibi, 

Düşünce, Hipoteze; Hipotez, Deneye; Deney, Teoriye; Teori, Kanuna dönüşecektir.

Jacob ve Monod, yayın olsun diye yayın yapmamışlardı. Doğruladıkları hipotezi tüm meslektaşlarına duyurmak için yazmışlardı. Bugün onlara çok şey borçluyuz. Kendimize ait görüşümüz varsa. İyi bir gözlemci isek. Bir sorunumuz, bir derdimiz varsa. Spesifik olarak bir sorunu çözmek üzere yola çıkmışsak. Yaptığımız işin düşünürü isek. İşte o zaman biz, kendi alanımızın filozofuyuz. Bir bilim adamı, yaptığı yayın sayısı ile değil, yaptıkları ile değerlendirilmelidir! 

Özetle, bir bilim Adamı, yaşamı kolaylaştırmak için çalışan, yaşam için öğrenen ve yaşam için öğreten, kendinden sonra gelenlerin yolunu aydınlatan ve ıstırapları dindiren bir insandır. 

Linux Dosya Sistemi Hiyerarşisi

Bugün sizlere ilk linux kategorimize ait olacak konuyu: Linux dosya sistemi hiyerarşisi veya linux dosya sistemi yapısından bahsedeceğim.

Linuxun kullandığı dosya sistemi, dizinler, kapsadıkları dosyalardan ve çok kısa olarak görevlendirilmelerini anlatacağım. Linux’da, Unix’de bulunduğu gibi ” Tekil Hiyerarşik Klasör Yapısı “nı benimsemiştir. Yani sistem kök dizini olarak ifade edilen ” / ” simgesi ile başlar ve dallanıp budaklanır 🙂 Herhangi bir dosya ya da dizin bilgileri önce kök dizinden yani / başlar ve sonrasında o dosya ya da dizine gidilmesi gerekir ki yine bunların arasına / işareti konulur.

Linux dağıtımların çoğu genellikle aynı hiyerarşide bulunur ki farklı oldukları takdir de geliştiriciler hatta kullanıcılar için oldukça zor olacağı kanısı vardır.

*** DİKKAT : Linux küçük-büyük harf duyarlılığına sahiptir. Örnek ” Yeni ” ” yeni ” YENİ ” isimli oluşturduğumuz 3 klasörde birbirlerinden farklıdır. Hatta komut yazarken bile ” ls -a ” ile ” ls -A ” çok farklı şeylerdir. Hatırlamakta fayda var 🙂

*** DİKKAT 2 : Linux’da dosyalar ilgili klasörlere dağılır yani windows da olduğu gibi program files adı altında tek klasörde tutmaz.

Şimdi gelelim kök dizinimizde gelen temel klasörler nedir ve kısaca bahsedelim.

  • /

Her dosya ve dizin ” / ” kök dizini altında başlar. Ve sadece root kullanıcısı bu dizin altında yazmaya yetkilidir. /root dizini ile karıştırılmaması gerekir !

  • /bin

Genel ve en yaygın linux komutlarının çalıştırılabilir dosyalarının olduğu dizindir. Kısaca sistemin açılışını ve kontrolü için gerekli komutlardır.

Örnek : ls, ping, grep, cp..

  • /sbin

Bin dizininde ki gibi bu dizinde de çalıştırılabilir dosyaları tutar.

Bin dizininden farkı ise burada bulunan çalıştırılabilir dosyalar genelde sistem yöneticileri tarafından kullanılır.

Örnek : reboot, fdisk, ifconfig, swapon..

  • /etc

Linux bir vücuda benzetecek olsaydık etc klasörünü sinir sisteminin merkezi olarak ifade etmemiz yanlış olmazdı. Yani kısaca sistem biçimlendirme dosyalarını ( konfigürasyon ) barındırır.

Bu dizinde ” /etc ” kurulumunu yaptığımız programların veya scriptleri başlatma ve durdurma betikleri de yer alır.

Örnek : /etc/apache.conf, /etc/resolv.conf..

  • /dev

Linux’da her şeyin bir dosya olduğunu biliriz ki donanım aygıtlarıda bir dosyadır. SB girişleri, CD-ROM’lar ve ya depolama ortamları gibi bütün aygıtlar /dev klasörü altında tutulur.

Örnek: /dev/null, /dev/tty1..

  • /proc

Bir bilgi alma merkezi desek yanlış olmaz sanırım. Donanım yapılarıyla ilgili bilgileri içeren kısımdır.

Bu dizin sadece okunabilir ve içerisinde bulunan bilgiler devamlı değişir.

Örnek : cat /proc/cpuinfo komutu ile işlemcinizin özelliklerine ulaşabilirsiniz.

  • /var

İçeriğinin boyutu giderek artması beklenen dosyalar içerir genellikle.

Örnek : /var/log, /var/lib..

  • /tmp

Geçici dosyalar içindir. Genellikle işletim sistemi ( linux ) yeniden başladığında içerisindeki dosyalar silinir.

Fakat elle silmeyi genellikle önermezler. Örnek vermek gerekirse açık bir soket dosyasını program çalışırken silerseniz büyük olasılıkla sorun çıkartabilirsiniz.

  • /usr

Yüklenilen programlar genellikle bu dizinde yer alır. Yani kullanıcıların yükleyip kullandığı programlara ait dosyalar, dökümanlar ve ya kütüphaneler burada yer alır.

En kalabalık dizinlerden bir tanesidir.

  • /home

Tüm linux kullanıcıların ya da göz aşinası olanların bildiği gibi kullanıcıların kişisel dosyalarını sakladığı dizindir. Web sitesi sunucunuz var ise /home dizininin altında dosyaları yer alır.

  • /boot

İşletim sisteminin yüklenme evresidir diyebiliriz. Yani sistemin ayağa kalkması için gerekli dosyaları barındırır.

Linux çekirdeğine ait initrd, grub, vmlinux dosyaları burada yer alır.

  • /lib

Paylaşılan kütüphane ve çekirdek modülleri bu klasörde yer alır.

  • /opt

Linux işletim sisteminden bağımsız olan yani sistem için zorunlu olmayan 3. parti programlar burada yer alır. Örneğin “Google Earth” default olarak bu dizine kurulur.

  • /mnt

Sistem yöneticilerinin dosya sistemlerini bağladığı geçici dizindir.

  • /media

İsminden de anlaşılacağı gibi çıkarılabilir cihazlar için geçici bağlantı dizinidir. /media/usb vb..

  • /srv

Sistem tarafından bir hizmet sunuluyorsa onun verilerini tutar.

Örnek : FTP sunucusu tarafından sunulan veriler burada yer alır.